HAK YAYINLARI'NIN BU İDDİALARA KARŞI CEVABI
Hidayete tâbi olanlara selâm olsun!
İnsi ve cinni şeytanın şerrinden Allah'a sığınırız.
Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adı ile...
1. İddia:
Örnək-1: Kitabın yazarı küfrə düşürən felləri sayarkən deyir:
(El-Fetevayi Hindiye 2/258 – El-Bahr-ür Raik 5/129-13)Allah ile kendisi arasında aracı bulunduran, (bu aracılara) bel bağlayan, dua eden ve dilekte bulunan...
Rədd: Mən qaynaqlardan ikisini seçərək, o bölümlərə baxdım. Verilən səyfə nömrələri hər iki kitabda "Riddət" bölümünün əvvəlidir. Və orada bu cümlələr yoxdur. Əslində cümlələrin Hənəfi fəqihlərinə aid olmadığı, sələfi stilində yazıldığı çox bariz idi. Ancaq yenədə əmin olmaq üçün qaynağa müraciət etdim. Eyni sətirlərin altındakı digər qaynaqlara baxmadım. Ordan nələr çıxar... bunu ancaq Allah bilir...
Hak Yayınları'nın Bu İddiaya Cevabı
Yazarımız bu kitapta; bir mesele hakkında toplu hüküm vermiş ve akabinde bu bilgilere hangi kitaplardan ulaşılabileceğine dair kaynak göstermiştir.
Kitabın aslındaki yazı şöyledir:
“Bütün alimler; ibadette Allah'a şirk koşan veya Allah ile kendisi arasında aracı bulunduran, (bu aracılara) bel bağlayan, dua eden ve dilekte bulunan veya Allah'ın varlığını inkar eden veya Allah'ın sabit sıfatlarından birini bilerek reddeden veya Allah'ın isim veya sıfatlarından biriyle alay eden veya Allah'ı şanına ve yüceliğine yakışmayan sıfatlarla vasfeden, Allah'a eş veya oğul isnat eden, Allah'ın herhangi bir şeyi sebepsiz veya hikmetsiz yarattığına veya yara-tabileceğine inanan, ölümden sonra dirilmek, hesap, cennet, cehennem, melekler, cinler ve azap gibi O'nun var dediğine yok diyen yada yok dediğine var diyen veya Alemin ezeli veya ebedi olduğuna inanan, alemin ezeli veya ebedi olduğuna inanan veya bunda şüphe eden, Allah (c.c) bunu bana emrederse yapmam diyen, ruhların bir canlıdan diğer canlıya geçtiğine inanan, Kur'an'ı kerimin Allah katından olmadığına inanan, hz. Muhammed (s.a.s)'in yalancı olduğuna inanan, hz. Ali'nin ilah yada peygamber olduğuna inanan veya Kur'an'ı kerimin kıyamete kadar her yerde tatbik edilmeye-ceğine inanan, şeriatın dışındaki kanunları insanlara uygulayan veya Allah'ı dünya gözüyle gördüğünü iddia eden, peygamberlik iddiasında bulunan ve bu kimseye inanan, Rasulullah (s.a.s)'in sünnetini hafife alan veya alay eden kişilerin kafir olduğunda ittifak etmişlerdir.”
Görüldüğü gibi kitaptaki konu; “Allah hakkında irtidat”tır.
Yazar, bu konuya dair bilgileri kitabında aktarmış, sonra da bu bilgilerin temin edileceği kaynakları eklemiştir. Bu bilgilere ulaşmak isteyen kişi, mevcut kaynakları araştırır. Kitapta gösterilen kaynaklar şunlardır:
(El-Fetevail Hindiye 2/258 – El-Bahr-ür Raik 5/129-131- Haşiyet-ül Huraşi 8/63-64Mevahibül Celil şerh muhtasar halil 6/280 –El-İnsaf 10/326 – Nihayet-il Muhtac ile şerh elminhac 7/394Mugni elmuhtac fi şerh maani elminhac c4s135-136 - İbn Kudame el-Muğni c9 s28 şerh-il Kebir 8/565 – Aliş Minehul Celil Şerhi 4/461)
Dikkat edilirse yazar, konu hakkında on adet kaynak vermiştir. Bunun manası şudur: “Burada yazılanların hepsini, bu on kaynağa bakarak bulabilirsiniz.” Bu; “sadece bir kaynağa baktığınızda bütün bilgiye ulaşırsınız” manasında değildir. Eğer öyle olsaydı, yazar on kaynak ismi vermez, sadece bir tane kaynak ismi vermekle yetinebilirdi.
Kitap te'lifi hakkında zerre kadar bilgi sahibi olan bir kişi, yazarın mevzuyu motamot sadece bir kaynaktan nakletmediğini anlar. Bu yazılanların hepsini sadece El-Fetevâil Hindiye’de veya sadece El-Bahr-ur Raik’de ya da sadece Haşiyet-ul Hurâşi'de bulamazsın.
Fakat bir paragrafı bir kaynakta, diğer paragrafı ise bir başka kaynakta bulursun. Elbette yazının tamamını sadece bir kaynakta bulmak mümkün değildir. Çünkü bu kitap, bir konuyu açıklamak için yazılmış kitaptır. Konuyla ilgisi olan bölümler, kaynaklarından alınarak okuyucuya toplu olarak sunulmuştur.
Dolayısıyla, yazının içinden bir paragrafı veya bir satırı (Allah ile kendisi arasında aracı bulunduran, bu aracılara bel bağlayan ve dilekte bulunan...) alıp da: “Ben, el-Fetevâil Hindiye'de burayı bulamadım” demek, asılsız bir iddiadan başka bir şey değildir.
Burada önemli olan; kitaptaki bilgilerin doğru olup olmamasıdır. Yani; kaynakların hepsine bakıldığında kitaptaki konunun tamamı bulunuyor mu, bulunmuyor mu? Elbette araştıran kişi, bu kaynaklara baktığında konunun tamamını kaynaklarında görecektir.
Hakkı delilleriyle insanlara sunmayı ilke edinmiş olan Hak Yayınlarına, “senin imaj vermeye çalıştığın gibi” asılsız delillerle insanları kandırmaya çalışmak asla yakışmaz.
Fakat, Hak Yayınlarının çizgisi ve görüşü bellidir. Hak Yayınlarının yolu, Kur’an ve sünnete dayalı gerçek İslam’dır. Bu sebeple kitaplardaki görüş ve inançlarını desteklemek için asla asılsız kaynaklara başvurmaz. İleri sürdüğü her fikir ve görüş, mutlaka sağlam delillere dayanır. Çünkü, delillere göre hareket eder.
Bir de sen ne demek istiyorsun? Hanefî stili, Hak Yayınlarının kitabında geçen metinlere zıt bir stil mi? Bunu mu demek istiyorsun? Eğer öyleyse bunu ispat et!
Şimdi sana soruyorum:
-
Kıtapta geçen yazıda İslam akidesine zıt bir görüş var mı? Eğer varsa, bunu derhal ispatla!
-
Yoksa itirazın, yazılanları söz konusu kaynaklarda bulamadığın için mi? Eğer itirazın bu ise, sen zaten itiraf ettin; söz konusu kaynakların hepsine bakmamışsın. Eğer söz konusu kaynakların hepsine baksaydın, her bir ifadenin delilini mutlaka görürdün. Zira kitaplarımızda delilsiz bir yazı görmen mümkün değildir.
Eğer sen, söz konusu kaynakların hepsine baksaydın ve yazılanların hepsini veya bir kısmını o kaynaklarda bulamasaydın, o zaman itiraz hakkın olurdu. Fakat sen, kafana göre bir kaynağa bakmışsın. Orada sadece bir bölüm bulmuşsun, diğer kaynakları ise hiç araştırmamışsın ve sonra diyorsun ki, kitapta geçen sözlerin kaynakla alakası yok.
Biraz düşünecek olursan; uzun bir yazının sonunda verilen on kaynaktan her birinin, bütün yazıyı komple ihtiva etmeyeceğini anlarsın.
Şunu tekrar belirtmekte fayda var: Bu kitap bir derleme değil, fakat özel bir konu üzerine yazılmış müstakil bir kitaptır. Yazar, bu kitabı yazarken, bu söz konusu kaynaklardan faydalanmış ve yer yer onlardan alıntılar yapmıştır. Hak yayınlarının söz konusu kitabı, bu kaynaklardaki bilgileri komple aktarmak için yazılmamıştır.
Eğer kitabımızda, bu kaynaklarda yazılanlara muhalif bir görüşe rastlarsan, o zaman bir hak sahibi olabilirsin ve senden delilleriyle iddianı ispatlaman beklenir.
Sen, Kaynak olarak gösterilen El-İnsaf c. 10 s. 326 (ar. 327)' kitabına baksaydın, itiraz ettiğin yazıyı aynen orada yazılı bulurdun .
وقال المرداوي في الإنصاف 10/327 (فائدة : قال الشيخ تقي الدين رحمه الله : وكذا الحكم لو جعل بينه وبين الله وسائط يتوكل عليهم ويدعوهم ويسألهم إجماعا . قال جماعة من الأصحاب : أو سجد لشمس أو قمر)
“Allah ile kendisi arasında aracı bulunduran, (bu aracılara) bel bağlayan, dua eden ve dilekte bulunan, icmayla kafirdir.”
Fakat bu bölümü, el-Fetevâil Hindiyye'de ararsan, orada bunu bulamazsın.
Hanbelî mezhebinden başka bir kitapta ise şöyle geçmektedir:
وقال مصطفى الرحيباني في مطالب أولي النهى 6/279 (( أو جعل بينه وبين الله وسائط يتوكل عليهم ويدعوهم ويسألهم ) كفر ( إجماعا قاله الشيخ ) تقي الدين
Hanbelî mezhebinden alimlere ait daha başka kaynaklar da verebiliriz.
2. İddia:
Örnək-2: Kitabın yazarı Namazın tərki haqda danışarkən deyir:
Rədd: Hənbəlilərə görə namazın tərki ixtilaflıda olsa bu nöqtə üzərində durmaq istəmirəm. Ancaq müəllifin bu iddiaya İbn Qudəməni qaynaq göstərməsi yalandır. Çünki, İbn Qudəmə bunun əksinə icma nəql edir:(İbn Kudame El-Muğni 8/547)Hanbelilere göre namazı terk eden kâfir ve mürtetdir. Malı, müslüman devletin hazinesine verilir. Ve müslüman olmayanların mezarlığına defnedilir. Namazı inkâr ederek terk etmesi ile tembellik yüzünden terk etmesi arasında fark yoktur.
ولكن ذلك إجماعُ المسلمينَ ، فإنا لا نعلَم في عصْرٍ مِن الأعْصار أحدًا مِن تاركِي الصلاةِ تُرِك تغسيلُه ، والصلاةُ عليه ، ودفنُه في مَقابرِ المسلمينَ ، ولا مُنع ورثتُه ميراثَه ، ولا مُنع هو ميراثَ مورِّثِه ، ولا فُرِّق بين زوْجينِ لترْكِ الصلاةِ مِن أحدهما ؛ مع كثرةِ تاركِي الصلاةِ ، ولوْ كان كافرًا لثبَتتْ هذهِ الأحكامُ كلُّها ، ولا نعلَم بينَ المسلمينَ خلافًا في أنّ تاركَ الصلاةِ يَجب عليه قضاؤُها ، ولو كان مرتدًا لم يجبْ عليه قضاءُ صلاةٍ ولا صيامٍ
وأما الأحاديثُ المتقدِّمةُ فهي على سبيلِ التغليظِ ، والتشبيهِ له بالكفّارِ ، لا على الحقيقةِ
Qaynaq: İbn Qudamə: Əl Muğni: 3/357-358
Riyad: Daru Aləmil Kutub: 1417/1997
"Çünki, bu (namazı tərk edənin kafir olmadığı görüşü) müsəlmanların icmasıdır. Belə ki, biz - namazı tərk edənlərin çox olmasına baxmayaraq - hər hansı bir əsrdə namazı tərk edənlərdən bir nəfərin belə öldüyü zaman yuyulmasının, cənazə namazının qılınmasının, müsəlman qəbirstanlğına basdırılmasının tərk edildiyini bilmirik. Eləcədə onun varisləri mirasdan məhrum edilməyiblər, oda ona buraxılan mirasdan məhrum edilməyib, ikisindən biri namazı tərk etdi deyə həyat yoldaşları bir birindən ayrılmayıb.
Əgər namazı tərk edən mürtəd sayılsaydı bu hökmlərin hamısı mütləq reallaşardı.
Müsəlmanlar arasında, namazı tərk edənə qəzanın vacib olduğu haqda bir ixtilaf bilmirik.
Əgər namazı tərk edən bu səbəblə mürtəd olsaydı, nə bir namazın nə də bir orucun qəzası ona vacib olmazdı.
Yuxarıda (namazı tərk edənin kafir olduğu haqda) zikr edilən hədislər isə qorxutma və belə birisini kafirlərə bənzətmək mənasındadır, yoxsa həqiqi mənada deyil."
HAK YAYINLARI'NIN BU İDDİAYA CEVABI:
Muslih bu yazısında, kitapta geçen dört kaynaktan, sadece “İbn Kudâme ve Makdîsî” yi kaynak olarak almıştır.
Yazının aslı şudur:
“Hanbelilere göre namazı terk eden kâfir ve mürtetdir. Malı, müslüman devletin hazinesine verilir. Ve müslüman olmayanların mezarlığına defnedilir. Namazı inkâr ederek terk etmesi ile tembellik yüzünden terk etmesi arasında fark yoktur. Aynı şekilde Şafiilerden Mansurul Fakih, Malikilerden İbn Habib de bu görüştedirler.”
(İbn Kudame El-Muğni 8/547) (Merdavi El-İnsaf 10/327) (Makdisi El-İknağ 1/71) (Eş-Şerh-is Sagir 1/238)
Merdâvi el-İnsaf (c. 10 s. 327) kitabının arapçasında şöyle geçmektedir:
قوله: "وإن ترك شيئا من العبادات الخمس تهاونا لم يكفر".يعني إذا عزم على أن لا يفعله أبدا استتيب وجوبا كالمرتد فإن أصر لم يكفر ويقتل حدا.جزم به في الوجيز.وقدمه في المحرر وغيره.وصححه في النظم وغيره.وعنه يكفر إلا بالحج لا يكفر بتأخيره بحال.وعنه يكفر بالجميع نقلها أبو بكر.واختارها هو وبن عبدوس في تذكرته.وعنه يختص الكفر بالصلاة وهو الصحيح من المذهب وعليه جماهير الأصحاب.
"Eğer (kişi) beş ibadetten bir tanesini tembellikten dolayı terk ederse küfre girmez. Yani; bu ibadetleri hiç yapmamak için azmeden kişi, aynı mürted gibi vucûben tevbeye çağırılır. Eğer ısrar ederse kafir olmaz, fakat hadden öldürülür. Vecizde, bunu kesin olarak söyledi. Muharrer ve başka yerde de bunu söyledi. Nuzumda ve başka yerde de onu sahih gördü. Ama hac öyle değildir. Hac hariç, küfre girer. Haccı geciktirirse kafir olmaz. Diğer hepsinin terkinde, kişi kafir olur. Ebu Bekr de kendi seçimi olarak bunu nakletti. İbn Abdûs Tezkire'sinde bunu seçti. Bundan ise şöyle bir nakil vardır:
“Küfür, sadece namaz konusundadır. Hanbelî mezhebinin sahih olan görüşü de budur. Bütün mezhep alimlerinin çoğu bu görüştedi.”
İşte bunların hepsini tek tek yazmak yerine, neticeyi yazmak daha iyidir. O da şudur:
"وعنه يختص الكفر بالصلاة وهو الصحيح من المذهب وعليه جماهير الأصحاب"
“Hanbelî mezhebinin sahih olan görüşüne göre; eğer kişi tembellikten dolayı namazı terkederse küfre girer. Hanbelî alimlerinin çoğu bu görüştedir.”
وجاء في المجموع شرح المهذب ج3 ص18 : " فمذهبنا المشهور أنه يقتل حداً لا كفراً ، وبه قال مالك والأكثرون من السلف والخلف . قالت طائفة يكفر وتجري عليه أحكام المرتدين في كل شيء ، وهو مروي عن علي بن أبي طالب ، وبه قال ابن المبارك واسحاق بن راهويه وهو أصح الروايتين عن أحمد ، وبه قال منصور الفقيه من أصحابنا .
al-Mecmu' Şerh al-Muhezzep kitabında; c.3 s.18'de şöyle geçmektedir:
“Bizim meşhur olan mezhebimiz ; namaz kılmayan kişinin küfren değil, hadden öldürülmesidir.
Alimlerden bir tâife; “küfre girer, mürtedin hükmü her konuda ona uygulanır” dedi.
Bu görüş, Ali bin Ebi-Tâlib'den rivayet edilmiştir. İbn Mubârek de aynı görüştedr. Ahmed'den gelen iki rivayetin en sahihidir. Bizim alimlerimizden Mansur el-Fakih de aynı görüştedir.”
3. İddia:
Örnək-3: Kitabın yazarı miras məsələsi haqda deyir:
Dört mezheb müslümanın kâfirden, kâfirin de müslümandan miras alamayacağı konusunda ittifak etmişlerdir. (Neylil Evtar 6/83- El-Muğni Ibn Kudame 7/175)
İzah: İbn Qudəmənin sözləri müəllifin çatdırdığı şəkildə deyil əksinə qısa olaraq belədir: "Kafir müsəlmandan ittifaqla miras ala bilməz. Müsəlmanın kafirdən almasına gəlincə, alimlərin cumhuruna görə hökm eynidir. Bir qism alimlər isə müsəlmanın kafirdən miras almasını caiz sayıblar". Daha sonra bu görüşdə olan fəqihləri sayır...
Xülasə kitab analizə tabe tutulub, qaynaqları incələnsə buna bənzər bir çox yalan aşkarlamaq olar. Əslində zamanımı müsəlmanların özlü problemlərinin həllinə vermək istəsəmdə, zaman-zaman bu cür şeylər vaxtımızı alır. Xalq misalında deyildiyi kimi, "bir dəli quyuya daş atır. Onu çıxarmaq üçün yüz ağıllı toplanır".
Sizlərin səmimiyyət səviyyəsini bilsəmdə, sırf insanlar bu cür təhrifçilərdən uzaq olsun deyə bu cavabı yazmağa zaman sərf etməli oldum. Tövfiq ancaq Allahdandır.
HAK YAYINLARI'NIN BU İDDİAYA CEVABI:
Bu konuda bir yanlış yoktur. Fakat sen, sadece iki kaynak alıyorsun, sonra da “yok” diyorsun. Bu görüşün, dört mezhebe ait olduğunu, söylediğimiz kaynaklardan sana açıkça nakledeyim de meseleyi öğren:
مسألة ; قال : ( ولا يرث مسلم كافرا ، ولا كافر مسلما ، إلا أن يكون معتقا ، فيأخذ ماله بالولاء ) أجمع أهل العلم على أن الكافر لا يرث المسلم . وقال جمهور الصحابة والفقهاء : لا يرث المسلم الكافر . يروى هذا عن أبي بكر ، وعمر ، وعثمان ، وعلي ، وأسامة بن زيد ، وجابر بن عبد الله رضي الله عنهم . وبه قال عمرو بن عثمان ، وعروة ، والزهري ، وعطاء ، وطاوس ، والحسن ، وعمر بن عبد العزيز ، وعمرو بن دينار ، والثوري ، وأبو حنيفة ، وأصحابه ، ومالك ، والشافعي ، وعامة الفقهاء . وعليه العمل . وروي عن عمر ، ومعاذ ، ومعاوية رضي الله عنهم ، أنهم ورثوا المسلم من الكافر ، ولم يورثوا الكافر من المسلم . وحكي ذلك عن محمد بن الحنفية ، وعلي بن الحسين ، وسعيد بن المسيب ، ومسروق ، وعبد الله بن معقل ، والشعبي ، والنخعي ، ويحيى بن يعمر ، وإسحاق . وليس بموثوق به عنهم . فإن أحمد قال : ليس بين الناس اختلاف في أن المسلم لا يرث الكافر
المغني لابن قدامة » كتاب الفرائض » باب ذوي الأرحام » مسألة لا يرث مسلم كافرا ولا كافر مسلما
Bu nakil; “ibn Kudâme’nin kitabı El Muğnî’de, Kitabul Ferâid bölümünde” geçmektedir.
“Bir müslüman, kafirin mirasçısı olamaz. Bir kafir de müslümana mirasçı olamaz. Ancak azad edilmiş ise, malı o zaman miras ile değil, velisi olduğundan dolayı alınır. Alimlerin hepsinin icmâı ile; kafir, müslümana mirasçı olamaz. Sahabenin ve fakihlerin cumhûru dediler ki: “Müslüman da kafire mirasçı olamaz.”
Bu görüşü Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Cabir bin Abdullah, Usame bin Zeyd rivayet ettiler. Ve bu görüşü de, Ömer bin Osman, Urve, Zuhri, Ata', Tâvus, al-Hasan, Ömer bin Abdi-l Aziz, Ömer bin Dinar, Sevrî, Ebu Hanife ve arkadaşları, Mâlikî ve Şâfî ve fıkıh alimlerinin hepsi bu görüşe sahiptirler ve ona göre amel edilir. Ömer, Muaz ve Muaviye'den gelen rivayete göre müslümanı kafire mirasçı yaptılar, fakat kafiri müslümana mirasçı yapmadılar. Bu görüş; Muhammed bin el-Hanefiye'den, Ali bin Hasen'den, Said bin Museyp'ten, Masruk'tan, Abdullah bin Makil'den, Şuabî'den, Nehaî'den, Yahya bin Ya'mir'den ve İshak'tan nakledildi. Fakat sabit değildir. Çünkü İmam Ahmed şöyle dedi: “Müslümanlar arasında, müslümanın kafirden miras alamayacağı konusunda ihtilaf yoktur.”
Bu yazı, İbn Kudâme'nin Muğni kitabında geçmektedir. Biz, bu kitabın içerisindeki bazı alim ve sahabelerin, “müslümanın kafir akrabasından miras alması” konusundaki görüşlerini yazdık.
Buna rağmen, “İbn Kudâme'nin yazdıkları, müellifin ulaştırdığı şekilde değil” diyorsun.
Biz kitabımızda; “bunlar İbn Kudâme'nin sözüdür” mü dedik, yoksa “kitaba bak” mı dedik?
İbn Kudâme:
“Kafir, müslümandan ittifakla miras alamaz. Müslümanın kafirden almasına gelince, alimlerin cumhuruna göre aynıdır.” demiştir.
Biz burada dört mezhep alimlerinin görüşünü, İbn Kudâme'nin sözü ile yazdık. Malikî, Şafii, Hanefî ve Hanbelî'nin bu konudaki icmâını da naklettik.
Eğer dikkatli okursan, haktan sapmaman için, sana kitap okuma ve araştırma yöntemini gösterdik.
Elhamdu Lillahi Rabbil Alemin.
Ismarıc Seyfullah tərəfindən 16 iyul 2013 - 20:13 tarixində redaktə edildi.